Pages

14 Temmuz 2008 Pazartesi

İlk iş günü için...

Bugün birçok insan için sıradan bir gündü...
Örnek verecek olursam (kendi çevremden vereyim).

Bugün İREM için sıradan bir gündü. İrem belki rüyasında gördüğü sevimli fil arkadaşının hortumuna papatya kaçması sonucu hapşırması ile belki de yalnızca çocuk olduğu için erkenden uyandı bu sabah. 2 yaşındaki bir bebeğin uyandığını ve artık onun yatağından alınması gerektiğini göstermesinin tek yolu ağlamaktır. O da ağladı hem de her sabah ağladığı gibi ağladı. 2 yaşında da olsa onun da bir standardı vardı.

ABLAM içinde bugün sıradan bir gündü. Ablam her tatil insanı gibi tatilde olmanın tadını biraz daha uyuyarak çıkarmak istiyordu. Tabi ki İrem izin verdiği sürece... İçeriden gelen "ühü" sesiyle küçük fok balığının uyandığını ve yatağından alınmasını beklediğini anladı. Ağlamalı mıydı yoksa mutlu mu olmalıydı bilemiyordu. Gerçi mutluyken de ağlanabiliyor değil mi? Neyse ablam düşünceli biriydi ve ben daha fazla uzatmayayım diye sadece mutlu oldu.

İnanamazsın ama bugün benim içinde sıradan bir gündü. Çok güneşli bir Ankara gününde ne yapılacağını bilemediğim için o çok mantıklı ve derinlemesine düşünmeyen aklımla "Bari gece geç yatayım böylece bütün bir güneşli Ankara gününü uyuyarak geçiririm la" diye yüzeysel yüzeysel düşünmüştüm dün gece. Çarklar tıkırında dönüyor ve planım gayet de başarılı bir şekilde işliyordu. Taaa ki zil çalana kadar. Aslında ilk bir kaç dakika zil çalmıyor zil benim kafamın içinde diye kendimi kandırmaya çalışsam da , gerçek şuydu ki zil çalıyordu , hem de acı acı çalıyordu.

Her sıradan Ankara sabahımda olduğu gibi kapıyı açtığımda karşımda kimlerin olacağını adım gibi biliyordum. Kapıyı açtım İrem güldü ve " ABBED" dedi, ablam ise beni uyku sersemi görmenin verdiği haz ile pis pis sırıtarak kahvaltıya çağırdı. İrem, ben ve ablam her sabahın ilk saatinde olduğu gibi kahvaltı yaptık ve geriye bana koskocaman bir güneşli Ankara günü kalmıştı. Bende günü sıradan geçmeyecek bir kişiye ( Sen oluyorsun bu kişi) bu yazıyı yazayım diye düşündüm o bazen işe yarayan bir şeyler yapabilecek olan aklımla. Böylece sıradan günümün sınırlarından zıplayıp sıradan olmayan bir güne daldım...

14 Temmuz 2008 Pazartesi DUYGU için nasıl bir gündü tam olarak bilmiyorum ama sıradan bir gün olmadığı kesin demi Duygu...

Duygu dün geceden saatini sabah 7.00 ye kurmuş ve gözlerini yeni hayatına başlamak için erkenden kapamıştı. Hayvanları çok seven Duygu rüyasında İremin arkadaşı papatyalı fil, terrier Efe, ingiliz cooker Takır, Papağan Şakir ve yaşamını Güney Amerika’da sürdüren Tembel hayvan ile mutlu dakikalar geçirirken, birden Avustralya ya özgü bir koala olan Lumpur çıktığı o okaliptüs ağacından sarkarak Duyguya " huuuuu beybi bu senin son şansın, hadi uyan artık" diye Avustralya’ca ( Avustralya’da hangi dili konuşuyor bu koalalar bilmiyorum ama) seslendi. Duygu tabiî kide bu sözlere bir anlam veremedi ama Koala Lumpurun diretmesine daha fazla dayanamayarak uyandı. İrkilmiş gözlerle saatine baktığında saatin 6.59 olduğunu gördü. Duygu da saati çalmadan uyananlardandı tıpkı Şebnem Ferah gibi.(BKZ: Saatim çalmadan uyandım bugün... Dünkü fırtına çoktan dinmiş.bla bla bla...)

Duyguda heyecan bacayı çoktan sarmıştı. Bu onun ilk iş günüydü ve ne yapması gerektiğini bilmiyordu. " Ne yapmam gerektiğini bilmiyorum öyleyse bende her ne yapması gerektiğini bilmeyen insan gibi ağlayayım be, ne düşünüyorum ki" dedi Duygu ve "ühü" diye ağladı. Duygu bunu bilmiyordu ama tek bir "ühü" ağlamanın en saf ve en güzel haliydi.

Duygu güne İrem gibi ağlayarak, Ablam gibi mutlu ve Benim gibi şaşkın başlamıştı.

1 yorum:

beenmaya dedi ki...

ya bu çok hoş, çok sade, çok sıcak ve bir o kadar da güzel bir yazı...bugün ayın 23'ü yani tam 9 gün sonra sıradan ve hatta çok daha kötüsü sıkıcı geçmekte olan günüme keyif kattın. sağolasın. bu arada Duygu'nun iş günleri umarım iyi gidiyordur :))

Followers

Sık kullanılanlar