Pages

24 Eylül 2009 Perşembe

Güneş Tutulması...

1-

Güneş ışınlarının her zamankinden daha fazla yaktığı, kavurucu bir Temmuz günü… Bu gibi günlerde hani çalışan insanlarla daha da fazla muhatap olur ya bu ışınlar, hani alın terlerinde biraz da kendilerinin payı olsun isterler ki sıcaklıklarını eksik etmezler enselerinden bu insanların.

İşte böyle bir Temmuz gününde iki genç inşaat işçimiz iki göz odada, bu odaların mavi duvarlarına yeşil çalarlarken herkesten fazla maruz kalıyorlardı güneşin bu sıcak arkadaşlığına. Nasıl ki çevremizde birçokları varken hep birileri daha fazla öne çıkar, güneş içinde bu böyleydi. Bu iki çocuğu karşılık beklemeden çok sevmişti güneş ve her karşılıksız aşkta olduğu gibi çok acı çekip azda acıtmamıştı…

Arkadaşlarından birisinin adı Bulut. Diğerinin adını ise bilmiyordu güneş. Nasıl olur demeyin ismini bilmediğimiz bir kişiyi sevmekte, severken bu isimsizi acıtmakta yok muydu bizim kitabımızda. Zaten her şey kalın harflerle yazılır bu kitaplara. Dışarıdan bakınca ise hep dışarıdan bakılır bu yazılara, sanki biz hiç yaşamamışız da yazmamışız gibi.

Önce beyaz boya vuralım demişti isimsiz arkadaşı Buluta, “ böyle olmaz bu iş “. “Kapatmaya gerek yok” dedi Bulut. “Duvarın bütün renkleri, desenleri hatta tüm kiri, yaşadıklarının hepsi kalmalı” ve bir fırça darbesiyle gözleri kadar yeşil boyayı sürerken mavi duvara “ hepsi ama hepsi katılmalı bu yeni renge ( yaşantıya )”

Birbirleri ile bağlantısı olmayan yan yana iki göz odada, Bulut ve isimsiz arkadaşı bu odaların duvarlarını yeşile boyarken güneşte artık iyice ateşini almış, yan yana iki pencereden onları izliyordu….


........................................................................................................................................................................

2-
Birbirleri ile bağlantısı olmayan yan yana iki göz odada, Bulut ve isimsiz arkadaşı bu odaların duvarlarını yeşile boyarken güneşte artık iyice ateşini almış, yan yana iki pencereden onları izliyordu. Bulut çok kaçırmış olmalı içkiyi diye düşündü güneş, her halinden bu belliydi…

Akşamdan kalmaydı Bulut. Akşamdan kalmaydı gördükleri, düşünceleri, nefesi. Yıllar sonra bir şeyler yazmayı düşünmüştü dün gece, içinde özlemin geçtiği. Ama öyle direkt söylenebilen özlemlerden de değildi bu. Sadece bir “ özledim seni “ bile yetebilecekken, çarpanlarından biri gurur diğeri ise her türlü anlaşılmaz duyguların toplamı olan, yani bir hesabı kitabı olan “özledim Seni”ydi bu. Sustu sadece, nasıl olsa çarpanlarından birinin gurur olduğu her hesapta sonuç mutlaka sıfır çıkardı ya akşamdan kalmaların dünyasında. İçe atılırdı tüm hesaplar ve kadeh kaldırılırdı her hesapta sağlığa…

Kadeh kaldıranlardan birisi Bulut. Diğeri, isimsiz arkadaşı. O ise Bulut kadar hızlı gitmiyordu bugün. Arada sırada Bulutun sözlerini “yalnız evet” ler le doğruluyor, bazen de sadece başıyla onaylıyordu. Sonunda da elindeki bardağı bulutun bardağına vuruyordu. Tüm bu dinler gibi gözükmesinin yanında o da hep başka şeyler düşünüyordu. Hep başka şeyler, mesela bir çift yeşil göz, yada tüm dünyanın yorgunluğunu alacak ancak çocuklarda olabilecek kadar saf bir gülümseme. Sonra yeniden dolan kadehinde güneşi düşünüyordu ansızın. Nasılda yardımcı oluyordu güneş onun böyle tutulmasına. Bir çift yeşil gözde yansıyınca güneşin ışınları, saatlerce o gözlerin karşısında tutulup kalıyordu ya, işte O güneş tutulmasını böyle bir şey sanıyordu.

...................................................................................................................................................................

3-

Güneş yan yana iki pencereden onları izlerken, ikisinin de aklında dünden kalan düşünceler mavi ile yeşili karıştırıyorlardı tuvallerinde. Neredeyse yarılamıştı ki resmini Bulut. İsimsiz arkadaşı yan odadan seslendi Buluta. Belki de dün gece Bulutun anlattıkları aklına yeni düşmüştü . “Unutmalısın” diyecekti. Gösterecekti sonra mavi yeşil duvarını “ Bak her yer nasılda Yeşil, Hem nasılda yardımcı oluyor Güneş yeşillerin altından mavilerin çıkmasına”…

Dedim ya birbiriyle bağlantısızdı bu yan yana iki oda. Birinden diğerine geçmek için onca kat aşağıya inmek gerekiyordu. Akşamdan kalanların gözü o kadar yolu kestirmez ki, bir pencereden diğerine geçmek geldi Bulut’un aklına.

İsimsiz arkadaşı, Bulut ve Güneş… İsimsiz arkadaşı seslendi, Bulut tutundu pencerelere, Güneş gördü düşüşünü… Ve Bulut düşerken tutunduğu pencerelerden gözlerinde duvarda gördüğü yeşiller… “ Unuttum ”…

İçinde mavi ve yeşillerin olduğu bir çift göz… Sanki mavi renklerin üstüne yeşiller çalınırken bir damla gözyaşı düşmüş bu gözlerden.
Bulut bir damla gözyaşı olmuş.
İsimsiz arkadaşı bu gözlerde oturmuş ve bir damla yaşın akışını izlemiş.
Güneş hepsine sevdalı…

Followers

Sık kullanılanlar