Pages

23 Haziran 2008 Pazartesi

Kararlar aldım. Şimdilik bu kadar.

YAPIL (ACAKLAR-MAYACAKLAR) LİSTESİ

1. İş bul… Ama önce iş ara… Aslında daha önce iş aramak için motive et kendini.

2. İş buldun para kazandın… Yeni eve çık… Bu ev uğursuz geldi sana. Eve asmak için at nalı al, gerekirse at al ama asma yazık. Dolaşsın evde.

3. Koşu bandı al arada sırada koş… Arada sırada at koştur. Ağırlık istasyonu al ama ağırlık çalışma. Evde dursun güzel duruyor.

4.Papağan al. Yetiştirilmek üzere deneyimsiz, gelişmeye açık, vizyon sahibi, tercihen dişi bir papağan.

Adını Şakir koy ( biliyorum papağan dişi ama olsun şakir güzel isim). Kulağına eğil ezan oku ve üç kez Şakir de. Şakirle beraber düzeyli televizyon programları izle. Sen olmadın Şakir tek başına izlesin. Sonra eve git bol bol konuş Şakirle. İkinizde gelişin.

Bide bu Şakir böyle kafasını yukarı doğru gerdirip bir aşağı bir yukarı yaparak coşuyor ya o zaman çok gül ona, sev onu. Bezende oturup çekirdek çitleyin, “bu çekirdeğe de bir başlandı mı bir daha bırakılmıyor” diye geyik yapın. Nasıl olsa konuşuyor hayvan, çekirdek de çitliyor. Bırakma bu papağanı sen.

5. Düşünme bu kadar. Hatta hiç düşünme. Yolda yürürken düşünmek aklından bile geçmesin. Düşündükçe hızlı yürüyorsun, hızlandıkça düşünüyorsun. Herkes sana bakıp gülüyor sonra. Sen kaplumbağasın biraz yavaş ol.

6. Çok daha fazla para kazandın mı? Müstakil bir ev al. 1 oda 1 salon olsun ama dubleks olsun. Alt katta salon üstte ise tek oda olsun. Böyle bir ev yoksa kendin yap.

7. Köpek al şimdide. Gözleri yaşlı yaşlı baksın. Böyle yüzünde “heeeey hey ben neler gördüm geçirdim, sen ne diyorsun.” ifadesi olsun. Yüzü buruşuk olan köpeklerden al ki böyle yanaklarına şap şap diye vurasın. Sen öyle seversin köpekleri. Adını “Yumak” koy.

16 Haziran 2008 Pazartesi

Böyle Uyansam...

8 yaşındaysanız “?” hayat çok güzel…

Birazdan uyanacağım… Tüm bu gördüklerim sadece kötü bir rüya… Hiçbir şey yaşanmamış henüz… Acı çekmek bir kenara, “acı” kelimesi bile bana birkaç beden büyük… Ben aslında hiç büyümemişim. Yaşam benim için yeniden başlanabilecek bir oyun hala…

Birazdan uyanacağım… Beni bırakıp gitmiş, hiç sevmemiş sevgili aslında hiç olmamış… Hiç düşmemiş olmamış sevgilimin yolları, var olmamış üçüncü kişilere… Aldatmalar için çok sığ benim çocuk aklım… Bilmiyorum ki daha “aşk”ı, dediğim gibi hiç yaşamadım “acı”yı. Henüz üç harflilerden korkmaktayım… Uyandığımda göreceğim ki aklı yarım bir çocuğum hala… Önümde çok zamanım var yarım aklımı dolduracağım. Aşk acısı çekerek, terk edenleri düşünerek yarım kalan bir aklım hiç olmayacak… Yarım akıllı çocuk yarım akıllı bir adama hiçbir zaman dönüşmeyecek…

Uyanacağım ve tüm aptal kavgalarım rüyamla birlikte kaybolacak… Kaybedilmiş hiçbir dostum olmayacak benim… Dostlukların başlamasına daha çok var… Arkadaşlarım var henüz benim, çocukluğumda. Hep sürmeli çocukluk arkadaşlarım. Belki yıllar sonra dostlarım da olur göz göze geldiğim, henüz hiç bilmediğim bir çilingir sofrasında…

Uyandığım da ellerimi başıma attığımda henüz dökülmeye başlamamış saçlarım olacak… Yenmiş tırnaklarım olacak ellerimde. Annemin tırnaklarıma biber sürme blöfünü göremeyecek kadar küçük benim gözlerim ama söz dinlemeyeceğim çünkü çocuğum ben hala.

3 Haziran 2008 Salı

Böceklere saygı kuşağı...

Eminim Hepimizin hayatından en az bir ( benim hayatımda her yer böcek...uyanıyorum yastığımın ucunda böcek) böcek geçmiştir...Böcek küçük, kabuklu ve ya kabuksuz, şirin ama şirin,özünde duygusal dışında karizmatik, türlü türlü rengi olan, çeşit çeşit hareket yapan, tüm bu kendi oynaşmaları sırasında insan hayatına da sayısız katkı da bulunan güzel karakterli birşeylerdir.Yani böcek candır can, olmazsa olmaz.
Peki bizim bu sevgili böceklerle (bana göre sevgili ve sevimli hatta bir tane) iletişimimiz nasıl...Onların hiç düşünüyor muyuz ?Onların derinlerine inebiliyor muyuz? Onları ortamlarından koparmadan sevebiliyor muyuz?

AllAH var ben böcekleri severim... Onları uzaktan severim... Onları hep beklerim. onlara içeceğimden veririm. Bir kutu Fanta ile barındırıp beslediğim kaç tane arı var biliyor musunuz? Onlara sevgimi veririm BEN.

ama bir çoğumuz onlara gerekli ilgiyi göstermiyor. Onlardan korkuyor. Sevenleri ise seviceğim diye canını çıkarıyor, dolma dolma parmaklarla kabıklarını kırıyor "çıtırt" (yanlışlıkla falan anlamam) diye ses çıkarttırıyor.

Bir uğur böceği bugün yer yüzünde kendi başına dolaşamıyor arkadaş. Önüne geçen şerefsiz şahıslar hemen onu bulunduğu ortamdan türlü hilelerle-hurdalarla ve de oyunlarla alıkoyup uçurtmaya çalışıyorlar.Bıraksalar belki de bi BEKLEYENİ var UĞUR BÖCEĞİNİN. Belki de yuvasına dönücek, belki uçmayla hiç alakakası yok, işi olmaz abisi uçmayla kaçmayla.
Ama yok illa o dolma parmaklar uçurtacak böceği.Yok "annen sana terlik papuç alacak" yok "uç nolur uç"diye Kandıracaklar onu.

Zaman alacakdı belki ŞİRİN UĞURBÖCEĞİMİN yuvasına dönmesi...belki yolunu bulmaya çalışıyordu...Zaten aklı karışmıştı. Onu alıp tam ters yöne uçurmanın ne alemi var. Parmaklarına kondurup bir otobüse bindirmenin ne gereği var. Sadece biraz ZAMAN. Zaten dönemeyecek kadar zaman geçmiş olsa ! O zaman bir bekleyeni de olmazdı. Zaman belkide sahibinin acısını içine atmasını sağlardı. Bir otobüs mesafesi bir böceğin küçük kanatları için ne kadar fazla siz biliyor musunuz??? Çok fazla çok. Bilemeyeceğiniz kadar çok...DÖNEMEYECEK kadar çok. Artık DÖNÜLMEYECEK kadar çok...

Böcek aynı Böcek değil . Sahibi zaten kendinde değil (dediğim gibi böcek candır can.Onsuz olmaz). Sahibi biraz zaman geçse inanın kendini böyle fantaya vurmazdı...Fanta dayanmıyor artık zavallıya ( bu başka fanta yukarıdaki bahsi geçen fanta gerçek fanta ...o gerçek bir arı besleme olayı). Fanta da ka^r etmiyor gerçi... Artık sahibinin eski neşesinden eser yok. İnsanlar ise böcek nasılsa mutlu diyor. Ses çıkarmıyor...Böcek İÇALLAH mutludur?

UĞUR BÖCEĞİMİ KAYBETTİM...Diyecek hiç bir şeyim yok...susuyorum...

(Aslında bu olayda BÖCEĞİNDE suçu var SAHİBİNİN de suçu var...dolma parmakları hiç saymıyorum bile onlar çok suçlu.)

içimde onu sevme diyen biri var...

İÇİMDEKİ ŞEREFSİZ...

Bana onu sevme diyorsun...
Ben onunla yaşayabiliyorum...
Sen onsuz ne yapabildin ki...
İçimdeki şerefsiz sana söylüyorum...

şiir...

İkİ KATLI ESKİ BİR İSTANBUL EVİ

Seninle uyanıyorum her sabah
Ve sen güneşimsin benim...
Bense iki katlı eski bir istanbul evi...
Odalarıma sızıyor bakışların
Karşılıyor hemen seni.
O çok sevdiğin kır çiçekleri...

İçim seninle doluyor her sabah...
Ve sen kalbimdeki kır çiçekleri...
Bense iki katlı eski bir istanbul evi..
Odalarımı dolduruyor kokun...
Karşılıyorsun hemen...
o çok sevdiğin güneşi...
Bense eskitilmiş bir sevgili...

şiir gibi...

BALIKLARA SOR....

Bütün gece SENİ düşündüm...
İlk ışıkla denize koştum ve ağladım...
SENİ ne kadar çok sevdiğimi,
Balıklara sorsan anlarsın...

şiir gibi bişeyler...

İKİ DELİ.......

İki katlı bir kafenin merdivenlerinde...
Duvarları da hissetti..
Birbirine kenetlenmiş iki bedeni...
Geçen aylara karşı
Dudak dudağa vermiş iki sevgili...

Kimi zaman yağmurlar yağdırırmış gözleri...
Gülünce herkesi mutlu eden iki deli...

Followers

Sık kullanılanlar