Pages

30 Kasım 2009 Pazartesi

Kahve Renginde...

Kahve renginde Sonbaharlar hayal etmiştim Onunla… Gidişine yağmurlar yağardı ki bu hayalin, Ankara da döktürdü tüm eteğindekileri.

İşte bu hayali yağmurlara karşı direksiyon sallıyordu küçük ve pıtırak arkadaşım Onur… Bende yanındaki koltuktan ona ağlamaklı ağlamaklı bakıyordum… Bir söz söylesin, bir şeyler yapsın diye bekler gibi gibiydim… Yıllardır tanırım Bu Onuru ben. Klişe söz söyleme fırsatı geldiğinde gelişine yapıştırırdı atasözünü, özdeyişini... Klişenin bini bir paraydı cüzdanında… Tam “ bırak gitsin! Dönerse Senindir. Dönmezse zaten …” diye kelimeler fırlarken küçük ve aksine bir o kadar da bıyıklı ağzından, zor susturdum bu bıyıkları…” Sus lan küçük ağız, Sus! Neyi dönüyor… Bumerang mı bu? … Giderse gitmiştir. O giderse herkes gider”. Verdim “ Nefes”i, Verdim “ Nefes”i “Küçük Onur’a”

Bakın eskiden böyle değildi bu çocuk. Duygusaldı, severdi hüznü de üzümü de… Hüznünde şarab, neşesinde ise eski Türk filmi tadı vardı. Handa Türk kızı oynatıp, üzümün salkımını küçük ağzına nasılda atardı? Şimdi ise Hüznü gitti üzümün sap(kınlığ)ı kaldı… Yağmurlar yağdırırken bile bu koskocaman kent, bu gidişe, soğuktu, katıydı ve de sapkındı Onur “ Hacı her türlü gideri varmış be” diyebilecek kadar hem de.

Manidar Manidar bakıyordum bu sefer de Onura… Neymiş arkadaş bende anlamadım ki sürekli ikileme yaparaktan bakıyordum. Bende de sorun yok diye diyemezdik yani… Neyse… Manidar bakaraktan serzenişdim Onura. “Bir zamanlar Sende hüzünlüydün. Hani herkes arkadaş, hani oyunlar sürerken”. “Lan sus” diye karşılık verdi O da… “ Eskidendi Lan çok eskiden” demesiyle de durdurdu arabayı…

“Kahve renginde sonbaharlar hayal etmiştim Onunla” dedim…
Bir söz söyledi. Bir şeyler yaptı…
“ Altı üstü Kahverengi kadife bir ceket, bir dahaki sonbahar alırsın be Ahmet’im” diye gülümsedi…

Followers

Sık kullanılanlar